22 Bölü 7 İrrasyonel Midir? Toplumsal Bir Bakış
Bir Araştırmacının Samimi Girişi: Akıl ve İrrasyonellik Arasında
Bir araştırmacı olarak, toplumsal yapıları ve bireylerin davranışlarını anlamaya çalışırken, sürekli olarak birbirinden farklı “rasyonel” ve “irrasyonel” davranışlar arasında gezinirim. Bugün, matematiksel bir kavram olan irrasyonellik üzerinden ilerleyecek olsam da, toplumdaki benzer normlara, cinsiyet rollerine ve kültürel pratiklere dair fikirler geliştirmek de mümkündür. Hatta belki de bu iki dünyayı birbirine bağlamak, bizim düşünsel anlamda daha derinlemesine bir kavrayışa sahip olmamıza yol açacaktır.
Matematiksel bir kavramın, örneğin 22 bölü 7 sayısının irrasyonel olup olmadığı tartışması, sadece matematiksel bir soru olmanın çok ötesinde, toplumsal yapıları ve bireylerin yaşamlarını etkileyen derin bir düşünsel yolculuğa da kapı aralar.
Matematiksel Perspektiften 22 Bölü 7 ve İrrasyonellik
Matematiksel açıdan baktığımızda, 22 bölü 7, tam bir irrasyonel sayı değildir. Çünkü 22 bölü 7, 3,142857… şeklinde bir ondalıklı sayı değeri verir ve bu sayı, tekrarlayan bir ondalıklı kesire sahiptir. Bununla birlikte, bir irrasyonel sayı, asla kesirli bir biçimde tam olarak ifade edilemeyen bir sayıdır ve 22 bölü 7, ne yazık ki bu tanıma uymaz. Bu yüzden matematiksel olarak irrasyonel bir sayı değil, yaklaşık bir değer olan bir sayıdır. Peki, bu matematiksel açıklama bize ne anlatabilir?
Hepimiz rasyonellik ve irrasyonellik arasında gidip gelirken, toplumsal normlar ve roller de aynı şekilde bazen doğrusal, bazen karmaşık, bazen de tekdüze bir yol izler. Cevaplar her zaman net değildir ve çoğu zaman “yaklaşık” bir doğruluk payıyla yaşarız.
Toplumsal Yapılar ve İrrasyonellik: Rasyonellik Arayışındaki Bireyler
Toplumda hepimizin üzerinde taşıdığı roller, bizim rasyonel ve irrasyonel arasındaki seçimlerimizi şekillendirir. Erkekler genellikle yapısal işlevlere, kadınlar ise ilişkisel bağlara odaklanırlar. Bu toplumsal yapı, ne yazık ki bir anlamda toplumun “yaklaşık” doğruyu bulma çabası gibi işler. Her iki cinsin de içsel rasyonellik ve toplumla kurduğu ilişki üzerinden şekillenen toplumsal normlara uymaya çalıştığını söylesek yanlış olmaz.
Erkeklerin toplumsal yapılar içerisindeki daha somut ve işlevsel roller üstlendiğini görmek, aslında onlardan beklenen bir “rasyonellik” algısını doğurur. Erkekler, çoğunlukla kararları daha hızlı alır, eyleme geçer ve yapısal problemlere çözüm üretirler. Bu bağlamda, onları daha rasyonel ve mantıklı düşünen bireyler olarak kabul edebiliriz. Fakat, bu durumu toplumsal olarak kabul ettiğimiz normlarla değerlendirirken, bazı sorular da aklımıza gelir. Erkeklerin bu yapısal işlevlere odaklanması, gerçekten rasyonellik midir, yoksa toplumsal yapının onlara yüklediği bir zorunluluk mudur?
Kadınlar ise ilişkisel bağlar, duygular, empati gibi unsurlar üzerine yoğunlaşan ve çoğu zaman “irrasyonel” olarak etiketlenen bir dünyada var olurlar. Fakat, burada da unutmamamız gereken bir şey var: Kadınların toplumsal olarak benimsenmiş bu rollerini yerine getirmeleri, onları yalnızca “irrasyonel” kılmakla kalmaz, aynı zamanda toplumsal ilişkilerin güçlendirildiği, duygusal zekanın ön planda olduğu çok önemli bir alan da yaratır. Bu açıdan bakıldığında, kadınların “irrasyonel” kabul edilen bu özellikleri, aslında toplumun hayati işleyişine katkı sağlar.
Toplumsal Normların ve İrrasyonelliğin Etkileri
Toplumsal normlar, tıpkı bir matematiksel formül gibi, zaman içinde değişir. Toplumdaki bireyler, geçmişten gelen mirası kabul eder ya da kendi normlarını yaratırken, irrasyonel olanla karşılaşma olasılıklarını göz ardı ederler. Bunun örneklerini, tarihsel olarak geleneksel cinsiyet rolleri çerçevesinde, erkeklerin toplumdaki güç yapılarında daha baskın olması ve kadınların ise duygusal, bakım verici rollerle sınırlanması şeklinde görebiliriz. Bu yapılar ne kadar “rasyonel” gibi gözükse de, aslında büyük ölçüde toplumsal baskı ve geçmişten gelen kalıpların bir sonucudur.
Bu noktada, irrasyonelliğin, toplumsal yapılar ve cinsiyet rolleri arasındaki ilişkilerde ne kadar önemli bir rol oynadığını düşünmek gerekir. Bireyler, toplumsal olarak kendilerine biçilen “rasyonel” rollerle bir denge kurmaya çalışırken, duygusal ve ilişkisel yönler de giderek daha fazla irrasyonel bir biçim alır. Sonuç olarak, toplumun temel yapı taşı olan “rasyonellik” ve “irrasyonellik” arasındaki denge, bireylerin toplumsal deneyimlerine göre şekillenir.
Okuyuculara Soru: Sizin İçin İrrasyonel Olan Nedir?
Toplumsal yapılar, cinsiyet rolleri ve bireysel kimlikler üzerine bir düşünce yolculuğuna çıktık. Peki, sizce irrasyonel olan nedir? Bugün, toplumun dayattığı normlar ve roller doğrultusunda hangi davranışlar “rasyonel” kabul ediliyor, hangileri ise “irrasyonel” olarak etiketleniyor? Kendi deneyimlerinizden yola çıkarak, toplumsal yapının ve bireysel tercihlerinizin nasıl etkileşimde bulunduğunu düşünmeye ne dersiniz?